Yaşlanma sürecinde yüzde ve boyunda yağ dokusunun kaybı ve kollajenin azalmasıyla hacim kaybı , sarkma ve kırışıklık olur.
Bu nedenle yüz gençleştirme amacı ile uygulanan işlemler içerisinde dolgu enjeksiyonları oldukça önemli bir yer tutar.
Yüzde Yaşlanmanın Etkileri Nelerdir?
Yüzde yaşlanma sürecinde hem yüz kemiklerinde hem de yumuşak dokularda izlenen hacim kaybı ile birlikte özellikle cilt altı yağ dokularında yer çekimi yönünde yer değişiklikleri oluşur.
Aynı şekilde yıllar geçtikçe yüz cildinde mimik kaslarının çalışması sonucu oluşan çizgilenmeler giderek derinleşir ve özellikle güneş ışınlarının neden olduğu hasar belirginleşir. Cilt altı dokularda ise kolajenin azalmasına ve yapısının bozulmasına bağlı olarak elastikiyet azalır, ciltte incelir ve gevşer. Sonuç olarak yaş ilerledikçe yüzün cilt, cilt altı dokular ve yüz kemikleri gibi farklı katmanlarında meydana gelen değişiklilerin toplam etkisi dış görünüşteki yaşlanma belirtilerin oluşmasına neden olur.
Yüzün gençlikte daha dolgun olan üç boyutlu yapısı ışığı pürüzsüz bir şekilde yansıtırken yaşlanma ile beraber yüzün farklı bölgelerinde oluşan hacim kayıplarına bağlı olarak ışık yansımalarının değişmesi ve yüze bakıldığı zaman bazı bölgelerde göze çarpmaya başlayan gölgelenmeler görsel olarak yaşlılık algısının oluşmasına neden olmaktadır.
Kemiklerde ve daha çok cilt altı yağ dokularında oluşan bu hacim kayıpları kendisini şakaklarda çökme, göz çevrelerinde boşluk, göz altlarında özellikle göz yaşı oluğu bölgesinde çukurlaşma, kaşlarda düşme, elmacık kemiklerinin belirginliğinde azalma, yanaklarda çökme, burun yanlarındaki çizgilerde derinleşme, dudak kenarlarında düşme, dudaklarda incelme ve silikleşme, dudak kenarları ile çene hattı arasında çökme ve çene hattın belirginliğinde azalma şeklinde gösterir.
Kişiden kişiye farklı bölgelerde farklı şekillerde izlenen tüm bu değişiklikler üst orta ve alt yüz oranları arasındaki güzellik algısı oluşturan uyumda da bozulmaya yol açar.
Yüzde Dolgu Uygulama Alanları
Yüzde dolgu enjeksiyonları önceki yıllarda daha çok dudakların dolgunlaştırılması veya ciltte yaşlanmaya bağlı oluşan kırışıklıkların ve burun ve ağız köşesinde derinleşen çizgilerin giderilmesine yönelik olarak uygulanırken son yıllarda hacim kayıplarının yaşlı yüz görünümündeki önemi ve yüz yaşlanmasının anatomik dinamikleri daha iyi anlaşıldıkça hacim kayıplarının yerine konulması amacı ile yapılan uygulamalar daha fazla ön plana çıkmaya başlamıştır.
Hacim artırmak için dolgu enjeksiyonu yapılan yüz bölgeleri
Günümüzde yüzde dolgu uygulamalarını hacim kayıplarının yerine konulması yanında
Burun Dolgusu
Burun estetik ameliyatları günümüzde en fazla sayıda uygulana estetik amaçlı cerrahi müdahaleler arasındadır. Burundaki çok belirgin estetik problemleri gidermek için genellikle cerrahi dışında bir seçenek bulunmamakla beraber fazla belirgin olmayan burun kemerleri, burun kökündeki çukurluklar, hafif burun ucu düşüklükleri ve özellikle daha önce yapılmış burun estetik ameliyatları sonrasında oluşan bazı düzensizliklerin giderilmesinde hyalüronik asit içerikli dolgu enjeksiyonları cerrahi müdahalelere alternatif olabilmektedir.
Burun anatomisinin çok sayıda kan damarı içermesi nedeni ile son derece dikkat gerektiren bir işlem olan burun dolgusu ile uygun teknikler ve dolgu materyalleri kullanılmak kaydı ile beş-on dakika gibi çok kısa sürede çok iyi sonuçlar alınabilmektedir.
Burnun genel olarak hareketsiz bir bölge olması nedeni ile yapılan dolguların kalıcılık süresi yüzün diğer bölgelerindeki uygulamalara göre daha uzun olmaktadır.
Dudak dolgusu
Dudak dolgusu ile daha çekici dudaklara kavuşabilir, yüzünüze gençliğin dokunuşunu katabilirsiniz. Hylaüronik asit bazlı dolgularla ince dudaklara hacim ve nem vermek mümkün.
Daha çekici dudaklar yaratmanın, yüze daha genç bir görünüm vermenin en pratik yolu hyalüronik asit bazlı dolgu maddeleridir. Dolgu uygulamaları, hem yapısal olarak ince dudaklara daha dolgun bir görünüm vermekte hem de yıllarla birlikte incelen dudaklara eski hacimlerini geri kazandırmakta en etkili yöntemdir.
Dudak dolgularında kullanılan teknikler de zaman içinde gelişerek, daha doğal uygulamaları mümkün kılmaktadır. Mesela dudak kalbini küçük bir dokunuşla belirginleştirerek dudaklarda kontur oluşturmak giderek popülerleşen estetik bir yeniliktir dudakların tam ortasındaki alana, yani üst dudağın ortasıyla alt dudakta ona karşılık gelen yerin toplamından oluşan bölgeye dudak kalbi denir.
Hyalüronik asit bazlı dolguları su moleküllerini bağlayarak etki ederler. Bu özellikleri sayesinde sadece dudakları biçimlendirmek, hacim vermekte değil, yoğun nem vermekte de etkilidirler. Dudak dolgusu enjeksiyonu sadece 10-15 dakika süren, basit bir uygulamadır. Öncesinde dudaklara anestezik etkili bir krem uygulanır. Dudaklara çok ince iğnelerle enjekte edilen hyalüronik asit bazlı dolgu maddelerinin kalıcılığı 4-6 ay kadardır. İşlem sonrasında sosyal yaşamınıza hemen geri dönebilirsiniz.
Dudak dolgusu yaptırırken abartılı bir görünümden kaçınılması, doğallıktan ödün verilmemesi gerektiğini unutmayın. En iyi sonuçlar minik dokunuşlarla elde edilir.
Yanak dolgusu
Yanaklarda görülen birçok sorun acısız, ağrısız ve ameliyatsız şekilde ortadan kaldırılabilmektedir. Yaşın ilerlemesiyle yanaklarda görülen sarkma ve çökmeler yanak dolgusu ile engellenir. Aynı zamanda aşırı zayıflık ve genetik özelliklerden kaynaklanan çökük yanak tipi de yanak dolgusu ile daha dolgun hâle getirilebilir. Bunun yanında yanakların orantısızlığından kaynaklanan asimetrik yüz ifadesi de yanak dolgusu ile düzeltilebilir. Yanak bölgesinin hafifçe kalkık, yuvarlak hatlı ve dolgun görünüme kavuşması yüzün gençleşmesini sağlar. Yanakların daha belirgin ve dolgun olması, göz oyukluğunun azalması, burnun daha orantılı görünmesi ve alın – çene dengesinin sağlanmasında da etkilidir.
Yanak dolgusu yapılırken birçok dolguda olduğu gibi hyalüronik asit kullanılır. Hyalüronik asit, cildin yağ ve nem dengesini korumasını, daha gergin ve ışıltılı görünmesini sağlar. Alerjen etkisi yok denecek kadar azdır.
Yanak dolgusu, kanül isimli ince iğnelerin yanaklara belirli oranlarda hyalüronik asit enjekte etmesiyle yapılır. Lokal anestezi altında yapılan işlem tamamen ağrısız ve acısızdır. Öncelikle hastanın yüzündeki estetik kusurların belirlenmesi, doğru işlem ve dozajın belirlenmesi sonra da enjeksiyonun yapılacağı noktaların tespit edilmesi gerekir. Yanak görüntüsünün doğal olması ve estetik işlemin belli olmaması için uygun dozajın belirlenmesi şarttır. Bu nedenle yanak dolgusu da diğer tüm dolgu işlemleri gibi uzman bir doktor tarafından uygulanmalıdır.. Eğer dolgu uygulamasını tamamlamak için yapılacak ek işlemler varsa (elmacık kemiği dolgusu, çene dolgusu vb.) bu süreç hastalarımızla detaylı olarak konuşulur ve uygun dozaj belirlenir.
Yanak dolgusu yapılırken, anestezik kremler kullanılır. Dolayısıyla hastalarımız işlem esnasında hiçbir rahatsızlık hissetmez. Fakat yanak dolgusu yaptırmak isteyen hastaların bir diğer merak ettiği konu da işlemden sonraki süreçtir. Enjeksiyon nedeniyle yanaklarda hafif kızarıklık ve ödem görülmesi normaldir. Bu kızarıklık ve ödem işlemden sonra en geç 3 – 4 saat içerisinde kaybolur. Nadir durumlarda, hassas ciltlerde, ödem 2 – 3 gün kadar devam edebilmektedir. Bunun dışında herhangi bir risk yoktur ve uygulamadan sonra hasta günlük hayatına hemen dönebilir.
Yanak dolgusu için genelde tek seans yeterli olmaktadır. Kontrol muayenesinde hastanın cildi ve dolgunun etkinliği gözlenir. Eğer ihtiyaç duyulursa ek dolgu yapılabilir
Yanak dolgusu, geçici bir uygulamadır. Kişiden kişiye değişmekle birlikte kalıcılığı 1,5 yıla kadar devam eder. Bu sürede kişinin hayat tarzı, alışkanlıkları, mimik kullanımının derecesi ve cilt tipi de etkilidir.
Yüz Dolgu Enjeksiyonlarında Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Yüz dolgu uygulamalarında başarılı sonuçlar alabilmek için ise hem hastaların mevcut problemlerinin çok iyi ve detaylı şekilde değerlendirilmesi hem de şikayetlerinin ve beklentilerinin doğru olarak anlaşılıp gereken durumlarda uygun yönlendirmelerin yapılabilmesi gereklidir.
Yüzün bazı bölgelerinde yapılan uygulamalar komşu anatomik bölgeleri de etkileyebilmektedir. Orta yüz bölgesinde derin yağ planlarının hacminin artırılması komşuluğundaki gözyaşı oluğu bölgesindeki ya da burun yanındaki nazolabial katlantılardaki problemleri azaltabilmekte aynı şekilde elmacık kemiklerinde yapılan hacim artışı alt çene hattındaki cilt sarkmasını azaltabilmektedir. Bu nedenle gözyaşı oluğuna ışık dolgusu yapmadan önce orta yüz bölgesini değerlendirmek ve bu bölgede belirgin bir hacim kaybı varsa öncelikle orta yüz bölgesindeki probleminin düzeltilmesini önermek ya da alt çene hattına müdahale etmeden önce elmacık kemiğinin durumunu değerlendirmek ve gerekli ise önce bu bölgeye uygulama yapmak daha doğru bir yaklaşım olmaktadır.
Kadınlarda alın daha kavisli, elmacık kemikleri daha çıkıntılı, yüz hatları daha yuvarlak ve çene kemiği genel olarak daha zayıf olmasına karşın erkeklerde alın daha düz, elmacık kemikleri daha az çıkıntılı ama daha geniş, yüz hatları genel olarak daha köşeli ve alt çene daha güçlüdür.
Yüzde yapılan dolgu uygulamaları sırasında, özellikle talep edilmiyorsa erkek hastalara kadınsı, kadın hastalara ise erkeksi bir görünüm vermemek için bu farklılıklara dikkat etmek gerekir.
Dolgu Ürünleri
Yüze dolgu uygulamaları için kullanılan farklı materyaller mevcut olmakla beraber en fazla tercih edilenler Hyalüronik Asit, hastanın kendi yağ dokusu ve Kalsiyum Hydroxylapatite ve son zamanlarda hibrit dolgu adı altında HA+PLA(policaprolacton) dolgularda popüler olmuştur.
Hyalüronik asitten özellikle bahsetmek gerekir.
Ciltteki kolajenin yapısında da bulunan Hyalüronik asit günümüzde laboratuvar şartlarında, sentetik olarak ve moleküller arasında farklı özelikte çapraz bağlar içeren formlar şeklinde üretilmektedir. Bu çeşitlilik ise uygulama amacına ve uygulama bölgelerinin özelliklerine göre farklı Hyalüronik asit formlarının kullanılmasına olanak sağlamaktadır.
Örnek olarak orta yüz bölgesinde derin yağ planlarında hacim artırmak için sert yapıda ve güçlü bağlar içeren formlar tercih edilirken göz yaşı oluğunda yumuşak ve güçlü bağ içermeyen formlar, yüzeyel ve hareketli bölgelerde ise harekete uyum sağlayan formlar tercih edilmektedir.
Su tutma özelliği fazla olan hyalüronik asit formları ise genellikle uygulandığı bölgelerde cildi nemlendirerek cilt kalitesini artırmak amacı ile tercih edilmektedir.
Hyalüronik asit dolguların en önemli avantajları uygulamalar için ameliyathane şartları ve anestezi gerekmemesi aynı zamanda dolguların her an istenen miktarda ve içerikte hazır olarak bulunabilmesidir.
Kan sulandırıcı ilaç kullanımında kanama kontrolü açısından dikkatli olmak gerekir.
Nörotoksin uygulamalarından farklı olarak dolgu enjeksiyonlarında uygulamanın etkisi yapılır yapılmaz ortaya çıkmaktadır. Su tutma özelliği fazla olan dolgularda ise nihai sonuç tam olarak birkaç haftada ortaya çıkmaktadır.
Uygulanan Hyalüronik asit zamanla vücut tarafından emildiği için elde edilen etki uygulama bölgesi, kullanılan dolgunun çapraz bağ yapısı ve hastanın doku özelliklerine göre 8 ila 12 ay arasında değişmektedir.
Özellikle burun gibi hareketsiz bölgelerde uygulanan dolguların kalıcılığı 18-24 aya kadar devam edebilmektedir.
İğne ile yapılan dolgu uygulamaları genel olarak belirgin ağrı ya da rahatsızlık yaratmamasına karşın özellikle oldukça hassas olan dudaklara yapılan enjeksiyonlar öncesinde bölgesel anestezi uygulanabilmektedir.
Kanül ile yapılan uygulamalarda ise kanül giriş noktalarına anestezi ugulanması işlem konforunu artırmaktadır.
Bazı Hyalüronik asit preperatları içlerinde lokal anestezik ilaç içermektedir. Bu preperatlarla yapılan dolgularda ilk enjeksiyondan sonra uygulama bölgesinde herhangi bir ağrı hissedilmemektedir.
Ağrı eşiği düşük olan hastalar için işlem öncesinde cilt üzerine kremle anestezi uygulanabilmektedir. İşlem bölgesi yakınında cilde titreşim yapan cihazla uyarı verilmesi de ağrı hissini azaltabilmektedir.
Dolgu Uygulamaları komplikasyonları
Hyalüronik asit dolgu uygulamaları sırasında ve sonrasında komplikasyon olarak adlandırdığımız bazı istenmeyen durumlar oluşabilmektedir.
Bunlar içerisinde en önemlileri enfeksiyon, granülom adı verilen geç dönem doku reaksiyonları, hatalı ya da fazla uygulama yapılmasına bağlı asimetri ya da şişlikler ve damar içine dolgu uygulaması yapılmasına bağlı oluşan dolaşım bozukluklarıdır.
İşlem öncesinde uygun cilt dezenfeksiyonuna dikkat edildiği sürece enfeksiyon son derece nadir görülen bir durumdur ve antibiyotik tedavileri ile genellikle kolayca kontrol edilebilmektedir.
Asimetrik uygulamalar genellikle ilave dolgu uygulamaları ile kolayca düzeltilebilirken gereğinden fazla dolgu enjeksiyonu yapılan durumlarda uygulama bölgesine Hyalüronik Asit’i eriten Hyalüronidaz enzimi enjeksiyonu yapılarak problem düzeltilebilmektedir.
Damar içerisine dolgu uygulanması sonucu oluşan damar tıkanıklıkları ve dolaşım bozuklukları ise dolgu enjeksiyonlarının en ciddi ve önemli komplikasyonudur. Özellikle üst yüz bölgesindeki damarların gözü besleyen damarlarla bağlantısı olduğu için bu bölgede damar içerisine basınçla yapılan dolgu enjeksiyonları buradan göze giden damarlara ulaşıp körlüğe bile sebep olabilmektedir.
Yüzde dolgu enjeksiyonları sırasında damar içine girme riski pek çok bölgede olmakla beraber en yüksek riskli bölgeler hem yüzeyel hem de derin planlarda çok sayıda damar bulunan kaşlar arası (glabella) bölge ve burundur.
Bu komplikasyondan kaçınmak için yüz anatomisinde önemli damarların yerlerini ve uygulama bölgelerindeki derinliklerini çok iyi bilmek, riskli bölgelerde uygulamaları iğne yerine kanül ile yapmak, uygulamaları çok yavaş ve küçük dozlar halinde yapmak ve bir sorun oluştuğunda müdahale için gereken ilaç ve malzemeleri her an el altında bulundurmak gerekir.
Yağ Enjeksiyonu
Yüzde dolgu uygulamaları için tercih edilen bir diğer materyal ise hastanın kendi yağ dokusudur.
Bu uygulamada yağ bacak dış kısımları, kalça, göbek çevresi gibi bölgelerde cildin alt kısmından elde edildikten sonra çeşitli işlemlerden geçirilip yüzde hacim kaybı olan bölgelere enjekte edilmektedir.
Bu yöntemin en önemli avantajları yağın bol miktarda alınabilmesi, uygulandığı bölgelerde kısmen kalıcı olması ve içerdiği kök hücreler sayesinde uygulama bölgelerinde doku kalitesini artırmasıdır.
Özellikle yüzde ileri derecede ve yaygın hacim kaybı olan hastalarda çok yüksek volümde hyalüronik asit kullanılmasının maliyeti göz önüne alındığında yağ enjeksiyonu daha ekonomik bir çözüm olabilmektedir.
Yağ enjeksiyonunun yüz bölgesinde yapılan farklı cerrahi işlemler sırasında da uygulanabilmesi maliyet açısından ek bir avantaj sağlamaktadır.
Bu tekniğin en önemli dezavantajları ise cerrahi bir işlem gerektirdiği için ameliyathane şartlarında yapılması, genel anestezi gerektirebilmesi, yağın alındığı bölgelerde işleme bağlı doku hasarı oluşması ve uygulanan yağda zamanla oluşacak hacim kaybı ön görülerek ilk anda ihtiyaç duyulan miktarın üzerinde enjeksiyon yapılması gerekliliğidir.
Kalsiyum Hydroxylapatite Nedir?
Sık kullanılan bir diğer dolgu maddesi olan Kalsiyum Hydroxylapatite mikroskopik kürelerden oluşmakta ve sodyum karboksimetilselüloz jel içinde süspansiyon olarak bulunmaktadır.
Kalsiyum Hydroxylapatite içeren dolgular iskelet desteği sağlamak amacı ile kemik üzerine derin olarak ya da cilt kalitesini artırmak amacı ile cilt altına yüzeyel olarak uygulanabilmektedir.
Ağrılı bir uygulama olması nedeni ile lokal anestetiklerle karıştırılarak enjekte edilen bu dolgu materyalinin en önemli avantajları uygulama bölgesinde kolajen ve elastin sentezini uyarması, gerektiğinde etkisinin geri döndürülebilir oluşu ve bir yılı aşan uzun etki süresidir.
Hibrit dolgular
Hyalüronik Asit ve Policaprolacyon karışımından oluşur. Policakrolactone aslında ip askılamada kullandığımız güçlü ve kalıcılığı uzun süren bir materyaldir. Bu üründe hyalüronik asit hemen etkisini gösterirken policaprolacton da uzun süreli dolgu kalıcılığına yardımcı olur.
Op. Dr. Türkan Karaman ©2021
Innotis Teknoloji Çözümleri